DEVAM: 1- ERKEĞİN
HAYIZLI KADINA İZARIN ÜZERİNDEN MÜBAŞERETİ (TENiNE DOKUNMASI) BABI
3 - (294) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا خالد
بن عبدالله عن
الشيباني، عن
عبدالله بن
شداد، عن
ميمونة؛ قال:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يباشر
نساءه فوق الإزار،
وهن حيض.
[:-679-:] Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dediki): Bize Halid b.
Abdiîlah Şeybani'den o da Abdullah b. Şeddad'dan, o da Meymune'den naklen haber
verdi. Meymune dedi ki:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hanımları ile ay hali oldukları halde peştamalin üzerinden
mübaşeret ederdi.
Diğer tahric: Buhari,
303; Ebu Davud, 2167
DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN buraya tıklayın
NEVEVİ ŞERHİ (677-679): Bu babta (678)
"Aişe (r.anha) dedi ki: Bizden birimiz ay hali olduğunda ... hakim
olabilir" hadisi ile "Meymline (r.anha) dedi ki: ... " hadisi
yer almaktadır.
Aişe
(r.anha)'dan rivayet edilen hadiste asıl nüshalardaki rivayet "bizden
birimiz ... " ifadesindeki (.....) fiili (müennesten bahsetmesi
dolayısıyla te'li de kullanılması sözkonusu iken) te'siz kullanılmıştır. Bu
kullanım da doğru bir kullanımdır çünkü Sibeveyh "el-Kitab"ında konu
ile ilgili başlıkta bazı Arapların "bir kadın, dedi" cümlesinde fiili
müenneslik alameti olarak sonunda gelmesi gereken te harfi olmaksızın
kullandıklarını nakletmektedir. İşte İmam Sibeveyh böyle bir kullanımı
nakletmiş ve bu şekilde bir kullanımın caiz olduğunu belirtmiş bulunmaktadır.
Bunu aynı şekilde İmam Ebu'l-Huseyn b. Haruf da nakletmiş, başkaları da
zikretmiş bulunmaktadır. Ayrıca hadiste geçen "kane"nin burada durum
ve olay (kıssa) fiili olması da mümkündür. Yani durum ve vaziyet şöyle idi,
demek olur, sonra olayı anlatarak: Bizden birimiz ay hali olunca ... ona
emrederdi, demiştir. Allah en iyi bilendir.
"Ay
halinin arttığı zamanda" ay hali kanının çoğaldığı zamanda demektir.
(3/203)
"Peştamal
bürünmesi" ise göbeği ve göbeğinden aşağısını diz kapağına ve daha
aşağısına kadar örten bir peştamal bağlamasını emrederdi, demektir.
Aişe
(r.anha)'nın: "Hanginiz kendisine hakim olabilir" sözünde
"irb" kelimesi hemze kesreli olarak kendisi ile faydalandığı organı
yani ferci demektir. Bir topluluk ise bunu "ereb" olarak rivayet
etmişlerdir bu da kendi ihtiyacı anlamındadır. Bu ise cima arzusudur. Maksat
ise O aranızda kendisine en ileri derecede hakim olandi. Bu şekilde mübaşerete
rağmen harama düşmekten yana kendisinden emin idi. Haram olan iş ise ay hali
olan kadının fercine mübaşeretlir.
Hatlabi
bu rivayeti tercih etmiş, birinci rivayeti reddetmiş ve muhaddislerin bunu bu
şekilde nakletmelerini bir kusur olarak değerlendirmiştir. Allah en iyi
bilendir.
Hayz
(ay hali) sözlükteki asıl anlamı akmak demektir. Vadinin seli akacak olursa
bunu anlatmak için bu fiil kullanılır. Eıheri, Herevi ve onların dışındaki
imamlar şöyle demektedir: Hayz kadının belli vakitlerde kanının akması
demektir. Bu kanı kadın rahmi büluğundan sonra akıtır. İstihaza ise kanın
zamansız akması demektir. Ay hali kanı rahmi n dibinden çıkar, istihaza kanı
ise el-azil denilen ve rahmin ön taraflarında bulunan bir damardan akan kandır.
Dilbilginlerinin dediklerine göre hayz, mahiı ve mehaz kelimeleri 'ay hali
olmak' demek olup, ay hali olan kadına da "haiz" denilir. Bu şekilde
sonuna te getirmemek fasih ve meşhur olan söyleyiştir. Cevheri, Ferra'dan
"haiza: ay hali kadın" söyleyişini de nakletmektedir. Hadat,
tehayyadat, dereset, tamiset, ariket, dahiket, nefiset şeklindeki bütün fiiller
aynı anlamda (ay hali oldu) demektir. Bazıları da ay hali oldu anlamında
ekbarat ve a'sarat kelimelerini de ilave etmişlerdir.
Babtaki
Hadislerden Çıkarılan Hükümler Ay hali olan kadınla mübaşeret birkaç kısımdır:
Birinci
kısım: Ay hali olan kadınla fercinde cima ile mübaşeret etmek:
Bu
Kur'an-ı azimuşşanın nassı ve sahih sünnet ile ve Müslümanların icmaı ile
haramdır. Mezhep alimlerimiz der ki: Müslüman bir kimse ay hali olan bir kadın
ile fercinde cima etmenin helal olduğuna inanırsa kafir ve mürted olur. Bir
kimse bunun helal olduğuna inanmaksızın bu işi yapacak olursa, şayet bunu
unutmuş yahut ay hali olduğunu bilmeyen ya da haram olduğunu bilmeyen yahut
zorlanan bir kimse ise onun için vebalde kefaretle sözkonusu değildir. Şayet
kasten ay hali olduğunu ve haramlığını bilerek kendi isteği
ile
ay hali olan kadın ile cima ederse pek büyük bir günah işlemiş olur. Şafii bunun
büyük bir günah olduğunu ve bu işi yapanın tövbe etmesinin icap ettiğini açıkça
ifade etmiştir.
Bu
işi yapan kimseye kefaretin vücubu hususunda Şafii'nin iki görüşü vardır. Daha
sahih olana göre -ki bu onun yeni görüşüdür. Malik, Ebu Hanife, iki rivayetten
birisine göre Ahmed'in ve selefin çoğunluğunun da görüşüdür- bundan dolayı ona
kefaret düşmez. Seleften bu görüşü benimseyenler arasında Ata, İbn Ebu Muleyke,
Şa'bi, Nehai, Mekhul, Zühri, Ebu'z-Zinad, Rabia, Hammad b. Süleyman, Eyyub
es-Sahtiyani, Süfyan es-Sevri, Leys b. Sa' d -yüce Allah hepsine rahmet
buyursun- vardır.
İkinci
görüş ise Şafii'nin eski ve zayıf görüşü olup, böyle birisine kefaret icap
eder. Bu görüş İbn Abbas, Hasan-ı Basri, Said b. Cubeyr, Katade, Evzai, İshak
ve ondan gelen ikinci rivayette Ahmed bu görüştedir. Bunlar kefaret hususunda
ise farklı görüşlere sahiptirler. Hasan ve Said kefaretin bir köleyi
hürriyetine kavuşturmak olduğunu söylerken diğerleri bir ya da yarım dinardır
demişlerdir. Bununla birlikte hangi durumda bir dinar, hangi durumda yarım
dinar kefaret ödemesi gerektiği hususunda da aralarında ihtilaf vardır. Acaba
bir dinar kefaret kanın ilk geldiği sırada, yarısı da son zamanlarında olursa
mı yoksa dinar kanın geldiği zamanda, yarısı ise kesildiğinden sonra mı kefaret
olarak verilecektir. Bu hususta görüş ayrılıkları vardır. (3/204) Bu kefaretin
verileceği ni kabul edenler İbn Abbas'ın rivayet ettiği şu merfu hadisi delil
alırlar: "Kim ay hali iken hanımına yaklaşacak olursa, bir yahut yarım
dinar sadaka versin. " Ancak bu hafızların ittifakı ile zayıf bir
hadistir. Doğrusu kefaretin sözkonusu olmadığıdır. Allah en iyi bilendir.
İkinci
kısım: Göbeğin üst tarafı ile diz kapağının alt tarafı arasına zekeriyle
sürtünmek yahut öperek, kucaklaşarak, dokunarak ve daha başka şekilde mübaşeret
etmek (temas etmek, dokunmak}.Bu da ilim adamlarının ittifakı ile helaldir.
Şeyh Ebu Hamid el-İsferayini ile çok sayıda bir topluluk bu hususta icma
olduğunu nakletmiş bulunmaktadırlar.
Abide
es-Selmani' den ve diğerlerinden erkeğin hiçbir yanı ay hali olan karısının
hiçbir yanına değmez diye gelen nakil aslında şaz, münker, bilinmeyen ve
kabulolunmayan bir görüştür. Ondan bu görüş sahih olarak nakledilse bile Buhari
ve Müslim'in sahihleri ile başka hadis kaynaklarından zikredilmiş bulunan Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in peştamalin üstünden mübaşereti, bu hususa dair
izin vermesi ile ilgili meşhur sahih hadislerle ve ondan önce olsun sonra olsun
muhalefete kalkışanlardan önce Müslümanların icmaı ile reddolunur.
Diğer
taraftan yararlandığı ve fnübaşeret ettiği yerde bir miktar kanın bulunup
bulunmaması arasında da fark yoktur. İşte mezhep alimlerimizin ve onların
dışındaki diğer alimlerin pek büyük çoğunluğunun mutlak hadisler dolayısıyla
kesin olarak söylediği meşhur ve doğru hüküm budur. Mezhebimize mensup
el-Mehamill ise bazı mezhep alimlerimizin bu hususta bir görüşünü
nakletmektedir. Buna göre göbeğin üstü ile diz kapağının altındaki bölgede eğer
ay hali kanından bir şeyler varsa ona mübaşeret (dokunmak) haram olur fakat bu
görüşün batıl olduğunda şüphe yoktur.
Üçüncü
kısım: Ön ve arka dışında göbek ile diz kapağı arasındaki yerlerde mübaşeret
(temas ve dokunmak). Bu hususta mezhep alimlerimizin üç görüşü vardır. Onların
büyük çoğunluğuna göre daha sahih, mezhepte daha meşhur olan görüş bunun haram
olduğudur.
İkinci
görüş bu haram değildir ama tenzihen mekruhtur. Bu görüş ise delil bakımından
daha güçlü bir görüş olup, tercih edilen de budur.
Üçüncü
görüş eğer mübaşeret eden kişi kendisini fercden alıkoyabiliyor ve ondan uzak
kalacağı hususunda kendisine güveniyorsa -bu ister arzusunun azlığından, ister
ileri derecede vera sahibi oluşundan olsun- caizdir, değilse caiz olmaz. Bu
görüş de güzel bir görüştür. Bunu mezhep alimlerimizden Ebu'l-Abbas el-Basri
ifade etmiştir.
Birinci
görüş olan kayıtsız şartsız haram olduğu görüşünü kabul edenler arasında Malik
ve Ebu Hanife de vardır. İlim adamlarının çoğunluğunun görüşü de budur. Said b.
el-Müseyyeb, Şureyh, Tavus, Ata, Süleyman b. Yesar ve Katade bunlar
arasındadır.
Caiz
olduğunu kabul edenler arasında ise İkrime, Mücahid, Şa'bi, Nehai, Hakem,
Sevri, Evzai, Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. el-Hasan, Esbağ, İshak b. Rahuye,
Ebu Sevr, İbnu'l-Münzir ve Davud da bulunmaktadır. Delil itibariyle bu görüşün
daha güçlü olduğunu da belirtmiştik. Bunlar ayrıca biraz sonra gelecek Enes
(r.a.)'ın rivayet ettiği: "Nikah (cima) dışında her şeyi
yapabilirsiniz" hadisini delil göstermişlerdir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in peştamalden yukarısına mübaşeret etmekle yetinmesi ise müstehaplık
olarak yorumlanır demişlerdir. Allah en iyi bilendir.
Şunu
da bilelim ki, ilişkiyi ve mübaşereti haram kabul edenlere göre bu hüküm ay
hali süresince ve ay halinden kesilip de gusledinceye yahut şartına uygun
olarak suyu bulamayacak olursa teyemmüm edinceye kadar devam eder. Bizim,Malik,
Ahmed, selef ve halefin büyük çoğunluğunun görüşü budur. Ebu Hanife ise: Ay
halinin azami süresi gelip, kanın kesilmesi halinde anında onunla ilişki kurmak
helal olur. Cumhur yüce Allah'ın: "Temizleninceye kadar onlara
yaklaşmayın. İyice temizlendiler mi o zaman Allah'ın size emrettiği yerden
onlara varın. " (Bakara, 2/222) buyruğunu delil göstermişlerdir. Allah en
iyi bilendir.